Faizler rekor düzeyde, politika sıkı, ama fiyatlar dirençli.
Çünkü mesele artık sadece para politikası değil; üretim maliyetlerinden verimliliğe, beklentilerden güvene kadar bütün ekonomik dokuyu ilgilendiren bir tabloyla karşı karşıyayız.
Türkiye 2026’ya girerken, enflasyonla mücadelede rakamları değil, gerçeği tartışmak zorunda.
Kısaca hatırlatmak gerekirse; Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artması demektir. Yani aynı parayla dün alabildiğimiz kadar malı, bugün alamıyorsak, cebimizdeki paranın alım gücü azalmış demektir. Başka bir ifadeyle, fiyatlar değil, paramız değer kaybetmiştir.
Bugün Ayşe Teyze’nin yaşadığı tablo tam da bu. Pazarda domatesin, salatalığın fiyatı haftadan haftaya değişiyor. Market alışverişi artık listeyle değil, bütçeye göre yapılıyor. Emekli, memur, işçi fark etmiyor; herkesin ortak derdi, gelirinin hızla erimesi. Bu durum yalnızca kişisel bir sıkıntı değil, ülke ekonomisinin genel dengelerini de etkileyen ciddi bir sorun haline geldi.
Peki 2026’ya girerken Türkiye enflasyon açısından nerede duruyor? Hedefler neydi, tablo nasıl değişti?
Yıl Sonu Enflasyon Tahminleri Değişti
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), kasım ayında yayınladığı son Enflasyon Raporunda 2025 yıl sonu tahminini %31-33 aralığına yükseltti. Bu oran, yaz aylarında öngörülen %25-29 bandına göre belirgin bir yukarı revizyon anlamına geliyor.
Uluslararası kurumlar da tabloyu benzer görüyor. IMF, 2025 yılı ortalama enflasyon tahminini %34,9, OECD ise %33,5 olarak açıkladı. Yani Türkiye’de 2025 yılı için “çift haneli ama 30’larda takılan” bir enflasyon patikası öngörülüyor.
Bu rakamlar, fiyatların genel seviyesinde kalıcı bir yavaşlama sağlanamadığını açıkça gösteriyor. Yıl içinde sıkı para politikası adımları atılmış olsa da, artan maliyetler ve yerleşmiş beklentiler enflasyonu yüksek tutmaya devam ediyor. Enflasyonun yönü aşağı dönse de, hızı henüz düşmüş değil.
Yol Uzun, Yön Belli
Enflasyon bir gecede düşmez. Ancak doğru politikalar kararlılıkla uygulanırsa, kalıcı düşüş mümkündür. Türkiye geçmişte bunu başardı, yine başarabilir.
Bugün tablo tek haneli hedeften uzak olsa da, artık kimse “enflasyon kaderimiz” demiyor. Ayşe Teyze’nin cebindeki paranın alım gücünü korumanın yolu, etiketi sabitlemekten değil, o etiketi oynatan nedenleri düzeltmekten geçiyor.
Gerçek fiyat istikrarı; güven, disiplin ve üretim üçlüsüyle sağlanır. Yön doğru, mesele kararlılıkla yürümek.
Türkiye’nin yeniden tek haneli enflasyona ulaşması, sadece ekonomik değil, toplumsal bir güven meselesidir. O güveni yeniden tesis edebilirsek, bu tablo tersine döner.