İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda sosyal medyadan canlı yayın açan ve kendisini öğretmen olarak tanıtan bir kadın, Türkiye'nin ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen hakkında ağır iddialarda bulundu. Kadının "Kendi halkını acımasızca katleden bir savaş pilotu" ifadelerini kullandığı ve havalimanına Gökçen'in isminin verilmesini eleştirdiği görüntüler, sosyal medyada hızla yayılarak büyük bir tartışma başlattı. Yayın, kısa sürede binlerce kez paylaşıldı ve tepki gösteren kullanıcılar tarafından rapor edildi.
Kadının İddiaları Tarihi Gerçeklerle Çelişiyor
Canlı yayında konuşan kadın, Sabiha Gökçen'in "ilk kadın savaş pilotu" unvanını da sorguladı. Kadın, "İlk kadın pilotumuz Sabiha Gökçen değil, Bedriye Tahir Gökmen'dir" şeklinde bir iddiada bulundu. Ancak bu iddia, tarihi kayıtlarla tam olarak örtüşmüyor. Bedriye Tahir Gökmen, 1932'de bröve alarak Türkiye'nin ilk lisanslı kadın pilotu unvanını kazandı. Sabiha Gökçen ise 1936'da askeri pilot eğitimini tamamlayarak dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu ve 1937'de Hatay'ın Türkiye'ye bağlanması amacıyla düzenlenen bir hava harekatına katıldı. İki tarihi şahsiyetin unvanları ve dönemleri farklılık gösteriyor.
Sosyal Medyada Tepki Dalgası Oluştu
Paylaşım, sosyal medya platformlarında kısa sürede geniş yankı buldu. Birçok kullanıcı, kadının tarihi bir kişiliğe yönelik ağır ifadelerini kınayarak tepki gösterdi. Kullanıcılar, "Tarihi kişilikler üzerinden yapılan ağır ithamlar kabul edilemez" ve "Bu tür iddiaların ciddi bir tarih araştırması olmadan ortaya atılması yanlış" şeklinde yorumlar yaptı. Bazı kullanıcılar ise konunun yetkili makamlarca araştırılması gerektiğini savundu. Tepkilerin odağında, özellikle bir öğretmen olduğunu iddia eden birinin bu tür tarihsel iddiaları nasıl ortaya attığı sorusu yer aldı.
Tarihçiler ve Uzmanlar Ne Diyor?
Tarihçiler ve eğitim uzmanları, benzeri durumların toplumsal hafıza ve tarih bilinci açısından tehlikeli olabileceğine dikkat çekiyor. Sabiha Gökçen, Türk havacılık tarihinde önemli bir sembol olarak kabul ediliyor ve uluslararası alanda da tanınıyor. Uzmanlar, tarihi figürlerin eleştirilebileceğini ancak bunun belgeler ve akademik çerçeve içinde yapılması gerektiğini vurguluyor. Sosyal medyada herhangi bir kimlikle yapılan, kanıt sunulmayan ağır suçlamaların ise toplumu yanlış bilgilendirebileceği ve kamusal diyaloğa zarar verebileceği uyarısında bulunuyor. Bu olay, sosyal medyada tarihsel bilginin nasıl manipüle edilebileceğine ve doğru bilgiye ulaşmanın önemine dair bir kez daha düşündürdü.