Güney Afrika’nın Johannesburg kentinde düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları damga vurdu. Erdoğan, küresel ticarette yaşanan ivme kaybı ve kalkınma finansmanındaki gerilemeye dikkat çekerek, uluslararası işbirliğinin daha güçlü bir zeminde yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguladı. “Kimsenin geride bırakılmadığı” bir küresel ekonomi vizyonu ortaya koyan Erdoğan, G20 ülkelerinin sürece daha fazla sorumlulukla katkı vermesi gerektiğini belirtti.
Erdoğan Kalkınma Yardımlarındaki Düşüş
Erdoğan, 2024 yılında küresel kalkınma yardımlarındaki yüzde 9’luk düşüş ve 2025’e yönelik yüzde 17 seviyesindeki kayıp beklentisine dikkat çekti. Bu tablonun özellikle Afrika ülkeleri için büyük riskler oluşturduğunu belirten Erdoğan, Türkiye’nin ise bu süreçte üzerine düşeni yerine getirmeye devam ettiğini ifade etti. Türkiye’nin resmi kalkınma yardımlarının 2023’te 6,8 milyar dolardan 2024’te 7,4 milyar dolara çıktığını hatırlatarak, bu artışın dayanışma temelli politikanın somut yansıması olduğunu söyledi.
Erdoğan Sürdürülebilir Kalkınma İçin Öneri
Konuşmasında, yalnızca yardımların yeterli olmayacağını dile getiren Erdoğan, özellikle “en az gelişmiş ülkelerin” kendi kaynaklarını harekete geçirebileceği finansman modellerinin geliştirilmesinin zorunluluk taşıdığını ifade etti. Bu stratejik yaklaşımın sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturduğunu belirtti.
Küresel Ticaretteki Gerileme
Erdoğan, küresel ticaretin 1987–2007 döneminde yıllık ortalama yüzde 7 büyürken, 2008–2024 arasında bu rakamın yüzde 3 seviyesine düştüğünü hatırlattı. Bu dramatik değişimin küresel büyümeyi zayıflattığını ifade eden Erdoğan, uluslararası ticaret kurallarının kalkınmayı destekleyecek şekilde güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Dünya Ticaret Örgütü’nün özel ve lehte muamele ilkesine bağlı kalınmasının kritik önem taşıdığını belirtti.
Erdoğan Borç Yüküne İlişkin Açıklama
Dünya genelindeki toplam borçluluk oranının küresel hasılanın yüzde 324’üne yükseldiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye’de bu oranın yüzde 89 seviyesinde seyrettiğini söyledi. Bu düşük oran sayesinde Türkiye’nin yapısal dönüşüm ve yatırım politikaları için geniş bir mali alan elde ettiğini belirtti. Düşük gelirli ülkelerde ise faiz yükünün sağlık ve eğitim harcamalarını geçtiğine dikkat çekerek, borç yeniden yapılandırma süreçlerinde “adil ve eşit yaklaşımın” önemini vurguladı.