Kahramanmaraş’ın On iki şubat ilçesine bağlı Suluyayla (Menciki) Mahallesi’nde yer alan Suluyayla Kalesi, yüzyıllardır dağların arasında sessiz bir nöbet tutuyor. X. yüzyıla, yani Bizans İmparatorluğu dönemine tarihlenen bu gözetleme kulesi-kale, yaklaşık 13 metre yüksekliğindeki yekpare bir kayalık üzerine inşa edilmiş durumda. Yalnızca taş, kireç ve insan emeğiyle yükselen bu yapı, zamana direnen görüntüsüyle adeta geçmişin soluklarını bugüne taşıyor.

STRATEJİK KONUMUYLA TARİHİN GÖZÜ OLARAK HİZMET VERMİŞ

Kalenin konumu, tesadüf eseri seçilmiş değil. Suluyayla Mahallesi’nin üzerindeki sarp bir kayalık platform üzerine kurulu yapı, bulunduğu yer itibarıyla çevresini kuş bakışı gözetleyebilecek bir avantaja sahip. Bu da onu dönemin askeri ve istihbari ağının en önemli halkalarından biri hâline getiriyor.

Kahramanmaraş’ın Dağlarında Zamana Direnen Kale 1000 Yıllık Sessiz Bekçi Hâlâ Ayakta!2

Duvarlarında yer alan mazgal delikleri, yapının yalnızca barınma değil, aktif olarak gözetleme ve savunma amacıyla da kullanıldığını açıkça gösteriyor. Tarihçiler, kalenin Bizans döneminde sınır karakolu veya geçit kontrol noktası olarak hizmet vermiş olabileceği görüşünde birleşiyor. Özellikle dağ geçitlerinin denetimi açısından bu tür gözetleme kuleleri o dönem için hayati öneme sahipti. Bu yapı da büyük ihtimalle o savunma zincirinin bir parçasıydı.

MİMARİSİYLE BİR BİZANS HARİKASI

Suluyayla Kalesi’nin en dikkat çekici yönlerinden biri, yapımında kullanılan taş işçiliği ve tonoz tekniği. Moloz taşlar, kireç harcıyla ustalıkla birleştirilmiş; iç bölümler ise tonozlarla örtülmüş durumda. Orta bölümde yer alan taş paye (destek sütunu), tonozların yükünü taşıyarak hem dayanıklılığı hem de dengeyi sağlamış.

Kahramanmaraş'ta o köpeği bulana 50 bin TL ödül!
Kahramanmaraş'ta o köpeği bulana 50 bin TL ödül!
İçeriği Görüntüle

Bu tarz bir yapı sistemi, Bizans mimarisinin tipik bir örneği olarak kabul ediliyor. İç kısımda erzak deposu ve su sarnıcına dair kalıntıların bulunması ise, kalenin yalnızca kısa süreli bir gözetleme noktası değil, uzun süreli ikamet için planlanmış bir savunma yapısı olduğunu düşündürüyor.

Zamanın ve doğanın etkisiyle dış duvarların bir kısmı yıkılmış olsa da, kalenin orijinal planı hâlâ okunabiliyor. Yüzeyinde beliren bitkiler ve kökler, yapının korunma ihtiyacını gözler önüne sererken, bu zamana kadar ayakta kalmış olması da Bizans mühendisliğinin ustalığını kanıtlar nitelikte.

KORUMA SORUNLARI VE TURİZM POTANSİYELİ

Kahramanmaraş’ın dağlık coğrafyasında gizlenen bu kale, bugüne dek kapsamlı bir restorasyon programına alınmamış. Doğal koşullar, ot ve ağaçların duvarlarda kök salması gibi nedenlerle yapı zarar görüyor. Buna rağmen hâlâ ayakta kalması, yerel halk ve tarihçilerin ilgisini canlı tutuyor.

Stratejik konumu, eşsiz manzarası ve tarihsel önemiyle Suluyayla Kalesi, Kahramanmaraş’ın kültür turizmi için büyük bir potansiyel taşıyor. Eğer bölgeye ulaşımı kolaylaştıracak yollar, tanıtım panoları ve güvenli yürüyüş güzergâhları hazırlanırsa, bu yapı Türkiye’nin en ilgi çekici arkeolojik duraklarından biri haline gelebilir.

Uzmanlar, bu tür tarihi yapıların yalnızca koruma altına alınmakla kalmayıp, aynı zamanda bilimsel araştırma, arkeolojik kazı ve restorasyon çalışmalarıyla desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

Kahramanmaraş’ın Dağlarında Zamana Direnen Kale 1000 Yıllık Sessiz Bekçi Hâlâ Ayakta!

GEZİCİLER VE ARAŞTIRMACILAR İÇİN GİZLİ BİR CENNET

Suluyayla Kalesi’ni ziyaret etmek isteyenler için küçük ama önemli uyarılar var. Bölgeye ulaşımın son kısmı engebeli ve dar yollarla sağlanıyor. Bu nedenle rahat yürüyüş ayakkabıları, su ve hava koşullarına uygun kıyafetler tavsiye ediliyor. Özellikle fotoğraf meraklıları için sabah erken saatler ya da gün batımı, kalenin kayalıklara yaslanan siluetini en etkileyici şekilde ortaya çıkarıyor.

Araştırmacılar açısından ise yapı, Bizans dönemi mimarisi ve savunma sistemleri üzerine benzersiz bir inceleme alanı sunuyor. Mazgal delikleri, tonoz sistemi ve su sarnıcı gibi detaylar, dönemin askeri mimarisi hakkında değerli bilgiler içeriyor. Ancak yapı henüz tam olarak arkeolojik olarak belgelenmiş değil.

Kaynak: Haber Merkezi