Kahramanmaraş’ın köklü geleneksel el sanatlarından biri olan semercilik, motorlu taşıtların yaygınlaşmasıyla birlikte unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasında yer alıyor. Bir dönem şehrin önemli geçim kaynaklarından biri olan bu zanaat, günümüzde sadece birkaç usta tarafından yaşatılmaya çalışılıyor.
Yük Hayvanlarının Vazgeçilmeziydi
Eşek, katır gibi yük hayvanlarının hem taşıma hem de binicilikte rahat kullanılabilmesi için özel olarak üretilen semerler, geçmişte kırsal yaşamın vazgeçilmez bir parçasıydı. Semer yapımında usta olan zanaatkârlara ise “semerci” deniyor. Bu meslek, hem fiziksel güç hem de ince işçilik gerektirmesiyle tanınıyor.
Osmanlı’dan Günümüze Daralan Meslek Alanı
Tarihi Osmanlı dönemine kadar uzanan semercilik, Kahramanmaraş’ta özellikle Cihan Harbi öncesinde oldukça yaygındı. 1940’larda 40’a yakın semerci bulunurken, bu sayı 1968’de neredeyse iki katına çıktı. Ancak 1970’li yıllarda motorlu araçların yaygınlaşmasıyla birlikte meslek hızla geriledi. 1987’de 20’ye yakın dükkân bulunan Semerciler Çarşısı’nda bugün sadece üç esnaf faaliyetini sürdürüyor. Geriye kalan iki semerci ise Köy Garajı civarında çalışmaya devam ediyor.
Zorlu Ama Değerli Bir Üretim Süreci
Semer yapımı; ağaç, deri, keçe, balmumu, keçi boynuzu, telis ve boncuk gibi geleneksel malzemelerin birleşimiyle titizlik gerektiren bir süreç. Çuvaldızdan tokmağa, matkaptan kesere kadar birçok el aleti kullanılıyor. Ustalıkla yapılmamış bir semer hayvana zarar verebileceği için üretim süreci oldukça dikkat istiyor.
Geçmişin Mirası, Bugünün Emeği
Telis dikimi, deri kaplama, keçe çekme ve süsleme gibi pek çok el işçiliği aşamasından geçen semerler, sadece işlevsellik değil aynı zamanda estetik açıdan da değer taşıyor. Günümüzde semerciliğe olan ihtiyaç azalsa da, bu el sanatı hâlâ bazı kırsal bölgelerde kullanılan yük hayvanları ve turistik faaliyetlerde yaşatılmaya devam ediyor.