Şahin, yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Neredesiniz 'Barış Akademisyenleri'? Ocak 2016’da 89 üniversiteden 1128 akademisyen bir araya gelerek 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' başlığı adı altında bir metin yayınladılar.
O dönemde bu metin çok tartışıldı. Destekleyenler de oldu, karşı çıkanlar da.
PKK terör örgütünün Suriye’deki ortamı da kullanarak Türkiye’nin Güney Doğu illerinin belli bölgelerinde yürüttüğü terör faaliyetlerine karşı devletin yürüttüğü terör karşıtı operasyonları hedefe koyan ve devleti suçlayan bir metin ortaya çıkmıştı.
Başta Diyarbakır Sur olmak üzere yerleşim yerlerinde hendek kazarak terör estiren, teröristlere bir çift söz etmeyen ama buna mukabil devleti katliam yapmakla suçlayan cümleleri kullanmaktan geri durmadı bu 'Barış Akademisyenleri!'
Daha sonra yeni destekçilerle birlikte söz konusu metni imzalayanların sayısı arttı. Sanatçısından, edebiyatçısına, gazetecisinden akademisyenine metne destek verenler, konuşmaları ve yazdıklarıyla 'barış!' peşinde koştuklarını anlatmaya çalıştılar.
Peki şimdi neredesiniz 'Barış Pıtırcıkları'?
Bakın Türkiye’de, hatta yakın bölgemizde beklenmedik yeni olumlu gelişmeler oluyor.
Yaklaşık yarım asırdır Türkiye’nin ayağına vurulmaya çalışılan pranga sökülüp atılıyor.
Kardeşliğimizi ve toplumsal bütünlüğümüzü zehirlemeye çalışan terör son buluyor.
Ülkemizin iç, dış politikası ve ekonomisine devasa maliyetler yükleyen bir yapı kendini feshediyor.
Örgütün kurucusu örgüte silah bırakılması ve fesih çağrısı yapıyor.
Örgüt topladığı kongre ile kendini feshettiğini ve silah bıraktığını açıklıyor.
Sizin yıllardır burun kıvırdığınız ve milliyetçiliğini beğenmediğiniz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli terör belasından hepimizin kurtulması için yürütülen 'Terörsüz Türkiye' sürecinde dev adımlar atıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 'Terörsüz Türkiye' sürenin akamete uğramadan menzile ulaşması için elinden geleni yapıyor.
Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel sürece desteğini belirtiyor.
DEM Partisinin yönetimi sürecin içinde yer alıyor ve önemli aktörleri sürecin tamamlanması için siyasi partileri dolaşıyor.
Bir iki ses dışında siyasi partiler 'Terörsüz Türkiye' sürecine destek verdiklerini açıklıyorlar.
Bugüne kadar şahit olmadığımız olumlu hava yaşanan yeni gelişmelerle giderek güçleniyor.
Diyarbakır Anneleri çabalarının sonuç verdiğini düşünerek 'Terörsüz Türkiye' sürecine destek veriyor.
15 yaşında ay yüzlü Eren’ini terör saldırısında kaybeden, yüreği yaralı anne Ayşe Bülbül 'Terör örgütü silah bırakacaksa ve terör bitecekse, bu işe onay veririz' diyor.
Terör ortamından ve sebep olduğu olumsuzluklardan bıkmış ülkemizin Kürtleri MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sağlığı için dua ediyor ve ona selam yolluyor.
Terörsüz Türkiye sürecinde aktif rol alan DEM Partinin milletvekili ve TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyye Önder’in ani vefatı herkesi üzüyor ve merhumun cenazesine toplumun her kesiminden insanlar katılıyor.
Toplumun değişik kesimlerinden 'Terörsüz Türkiye' sürecine destek açıklamaları geliyor.
Ortalıkta bir siz yoksunuz 'Barış Akademisyenleri!'
Terör örgütünün yürüttüğü hendek sürecinde 'Demokrasi ve Barış Pıtırcığı' gibi hareket ediyordunuz.
Bakın şafak söküyor.
Terörün sonlandırılması konusunda herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Ortalıkta bir siz yoksunuz…
Barış konuşuluyorsa en önde sizin olmanız gerekmez mi?
Altı ayı aşkın süredir yürütülen 'Terörsüz Türkiye' sürecinden haberiniz olmadı mı?
Terör örgütünün silah bırakma ve kendini feshetme kararını değersiz mi görüyorsunuz?
Sahi yaşananlar bir araya gelip barışı destekleyen bir metin ortaya koymaya değmez mi?
Peki siz ne dersinin 'Barış Akademisyenleri!'ni destekleyen yazar çizer mübarekler!
Sizin niye sesiniz çıkmaz?
Terörsüz Türkiye sürecinde sizi suskunluğa iten nedenler neler?
Sizin derdiniz 'Barış' değil miydi?
Haydi toplum sizden 'Biz Bu Barışa Ortak Olacağız' adıyla 'Terörsüz Türkiye' sürecine destek vermenizi bekliyor.
Daha ne duruyorsunuz?
Yoksa 'Barış Ödülü' vermezler mi?"