Bir şehir düşünün; sabahın ilk ışıklarında fırınlardan yükselen ekmek kokusuyla uyanan, yaz akşamlarında dondurma tezgâhlarında sıraya giren, dar sokaklarında geçmişin izlerini hâlâ taşıyan... İşte o şehir Kahramanmaraş’tır.

Kahramanmaraş’ta yaşamak, zamanın daha yavaş, daha derin aktığı bir ritmi kabul etmektir. Kalabalığın içinde yalnızlaşmadığın, selam vermenin hâlâ bir değer olduğu bir kültürdür burada hayat. Mahalle bakkalının hâl hatır sorduğu, karşı komşunun “çayın hazır” dediği bir şehirden bahsediyoruz. Bu, modern kent hayatının unutturduğu detayların hâlâ diri kaldığı bir yaşam biçimidir.
Elbette zorlukları da var. Büyük şehirlerdeki fırsatların, çeşitliliğin ve dinamizmin eksikliğini zaman zaman hissettirmiyor değil. Ama Kahramanmaraşlı bilir ki bu şehirde hayata tutunmak, bir mücadele değil; bir alışkanlıktır. Depremi de gördü bu şehir, seli de, yoksunluğu da... Ama yılmadı. Yıkılanı birlikte kaldırdı, eksileni birlikte tamamladı.
Maraş’ta yaşam, sadece bugünü değil; geçmişi ve geleceği birlikte taşımaktır. Tarihini sırtında, umudunu avucunda gezdiren bir şehirde yaşamaktır. Dulkadiroğlu’nun gölgesinde, Ahir Dağı’nın serinliğinde, bağ evlerinin sessizliğinde huzur bulmaktır.
Evet, belki İstanbul kadar hızlı değil bu şehir. Ankara kadar resmî, İzmir kadar serbest de değil. Ama Kahramanmaraş, özüyle yaşayan, kökleriyle ayakta duran bir şehir. Ve burada yaşamak; ait olmak, anlamak ve paylaşmaktır.